6 Ekim 2007 Cumartesi

Sorularla Hz.Muhammed (sav)

1. Soru: Hz Peygamber’in doğumuna yeryüzü nasıl hazırlanmıştır?
Cevap: Tarihler, Peygamberimizin doğum gecesi, birtakım harikulade hallerin gerçekleştiğini yazarlar. Bu kapsamda tarihi kaynaklarda Kabe içinde bulunan putların yüzüstü düşüp kırılması, Medayin şehrinde Kisra(İran hükümdarı)nın sarayının sarsılıp on dört sütunun yıkıldığı, Istahrabad şehrinde ateşe tapanların bin yıllık ateşlerinin söndüğü, Sava gölünün kuruyup Semave deresindeki suların taştığı zikredilir.
2. Soru: Kuran’da anlatılan ve Hz Peygamber doğmadan önce vuku bulan fil olayı nedir?
Cevap: Yemen kralı Ebrehe Mekke’nin ticaret üstünlüğünü önlemek ve Yemen’in gelirlerini artırmak için başkent San’a’da Kabe benzeri bir ibadet mekanı yaptırdı ve Yemenlilerin Mekke’ye gitmelerine yasak koydu. Buna karşı çıkılması üzerine içinde büyük bir filin de bulunduğu ordusuyla Mekke’ye Kabe’yi yıkmak için geldi. Mekke’nin dışında sürüler halinde kuşlar tarafından durdurulan Habeşlilerin bu Yemen ordusu büyük bir felakete uğradı. Hz Peygamberin doğumundan 40 gün önce olduğu rivayet edilen ve tarihçilerin “Fil Vak’ası” olarak isimlendirdikleri bu olay Kuran’ı Kerimde Fil suresinde anlatılır.
3. Soru: Hz. Peygamberin doğumu hakkında neler biliyoruz?
Cevap: : Hz. Muhammed (sav), Hicretten 53 yıl evvel 12 Rebiülevvel /17 Haziran 569 Pazartesi veya Hicretten 51 yıl evvel 9 Rebiülevvel /20 Nisan 571 Pazartesi günü doğmuştur. Doğum tarihindeki bu ihtilafın, onun hayatını bütün detaylarıyla inceleyen ashabı tarafından kolaylıkla giderilebilecekken yapılmamış olması İslam’da peygamber dahil olmak üzere hiçbir şahsa kutsiyet verilmemiş olması nedeniyledir.
4. Soru : Hz. Peygamber ilk çocukluk yıllarını nasıl geçirdi?(569-575)
Cevap: Mekke’nin havası ağır olduğu için, ekonomik durumu iyi olan aileler, yeni doğan çocuklarını havası daha güzel yakın köylere gönderirlerdi. Bu gelenek, aynı zamanda çocukların iyi ve fasih bir Arapça öğrenmesini, bozulmamış Arap adeti üzere yetişmesini sağlardı. Peygamberimiz de bu amaçla Sa’doğullarından Halime’nin ailesine verildi. Dört yaşına kadar sütannesi Halime’nin yanında kalan Hz. Peygamber’e ailenin diğer üyeleri, baba Haris, sütkardeşleri Şeyma ve Abdullah eşlik eder.
Hz. Peygamber dört yaş civarlarında sütanneden ayrılarak annesi Amine’nin yanına getirilir. Mekke’de hayatına devam eden Hz. Peygamber, altı yaşında babasının kabri ve akrabalarını ziyaret gayesiyle annesi ve yardımcıları Ümmü Eymen’in refakatinde Mediye götürülür. Medine ziyaretlerini tamamlayıp Mekke’ye dönerlerken, yolda annesi Amine hastalanır ve Ebva köyünde vefat eder. Bunun üzerine dadısı Ümmü Seleme tarafından Mekke’ye getirilip dedesi Abdulmuttalib’e teslim edilir.
5. Soru : Annesinin vefatından sonra Hz. Peygamber kimin yanında kalmıştır? (577)
Cevap: Henüz altı yaşında annesini de kaybeden Hz. Peygamber artık dedesinin yanına yerleşir. Dedesi Abdulmuttalib büyük bir sevgi ve muhabbetle iki yıl torununa bakar ama ne yazık ki onun da ömrü vefa etmez. On erkek çocuğu olan Abdülmuttalip Hz. Peygamberin bakımını üstlenmek üzere, geliri az olmasına rağmen çocukları çok seven Ebu Talib’i uygun görür. Bu tercihte Ebu Talib ile Peygamberimizin babası Abdullah’ın ana-baba bir kardeş olmalarının da etkisi vardır. Ebu Talib’in de kabul etmesiyle Hz. Peygamber artık amcasının yanına yerleşir ve evleninceye kadar burada kalır.
6. Soru : Hz. Peygamber amcasının yanında hangi önemli olayları yaşamıştır? (578)
Cevap: Dedesinin vefatında sekiz yaşında olan Hz. Peygamber amcasının yanında büyür. Amcasıyla birlikte hayatı öğrenmeye başlar. Hemen hemen gittiği her yere amcası onu da götürür. Evlenene kadar Ebu Talib’in yanında kalan Hz. Peygamber çobanlık yaptığı gibi amcasıyla birlikte ticari faaliyetlerde de bulunmuştur. Amcası ile yaptığı Suriye seyahati bunlardan biridir. Ticaretle uğraşan amca Suriye’ye kervan götürecektir. Hz. Peygamber de amcasına refakat etmek istediğini söyler. Böylece Hz. Peygamberin Arabistan haricine yaptığı ilk ziyaret gerçekleşir.
7. Soru: Ficar Savaşı ve Hz. Peygamber (589)
Cevap: Sadece ticaretle hayatiyetini sağlayan Mekke kentinin ileri gelenleri, ticaret hayatını engelleyecek, aksatacak olaylara fırsat vermez ve bunun için gerekli tedbirleri alırlardı. Ticaret kervanlarının güvenli bir şekilde Mekke’ye gelmesi ve satış yapması için Araplar, bir adet olarak ‘Sulh ayları’ müessesesini geliştirmişlerdi. Kuran-ı Kerim’de de onaylanan Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep ayları can ve mal güvenliğinin olduğu, kan dökülmesinin yasaklandığı haram aylardır. Bu ayların masumiyetinin bozulduğu savaşlara Ficar/mukaddesata tecavüz harbi denilir. Hz. peygamber gençlik döneminde Mekke de, böyle bir savaşa katılmış ve her dönemde haksızlığın, tecavüzün karşısında olduğunu göstermiştir.
8. Soru: Hılf’ül Fudul ne demektir? Hz. Peygamber nasıl yer almıştır?
Cevap: Dört yıl süren Ficar savaşlarında Mekke’nin güvenli ortamı bozulur ve çok fazla kan dökülür. Haksızlığı gidermek, güvenli ortamı gerçekleştirmek, zayıfların haklarını korumak…vs için Mekke ileri gelenleri Hılf-ul Fudül/Faziletlilerin Yemini anlamına gelen teşkilatı kurarlar. Hz. Peygamber’de bu teşkilatta yer ve görev alır. Bu dönemde hz Peygamber 20 yaşındadır.
9. Soru : Hz. Peygamber’in iş hayatı nasıldır? (594)
Cevap: Hz. Peygamber artık olgunluk yaşına gelmiş, ticareti öğrenmiş ve bütün Mekkelilerin güvenini kazanmıştır.. Bir çok Mekkeli tüccar onunla çalışmak, kervanını ona teslim etmek istemektedir. Bu dönemde Hz peygamber Hz. Hatice’ye ait ticaret kervanının başına geçer. Kervan Busra’ya gidecektir. Bu, Hz. Peygamberin amcasından ayrı tek başına gerçekleştirdiği ilk kervan ticaretidir. Böylece hz Peygamber, artık kendi geçimini kazanmaya başlamış ve geleceğe yönelik olarak da, bir evin sorumluluğunu alacak donanıma sahip olduğunu göstermiş olur.
10. Soru: Hz peygamber Hz. Hatice’yle ne zaman ve nasıl evlenmiştir? (594)
Cevap: Ticaret hayatını iyice öğrenen, başında bulunduğu kervanlar iyi kâr getiren Hz. Peygamber artık Mekke’de aranan bir iş ortağı olur. Mekke eşrafından olan ve kervanlarının başına dürüst, güvenilir bir insan arayan Hz Hatice için Hz. Peygamber istenilen özelliklere sahip hemen hemen tek kişidir. Birkaç sefer Hz Hatice’nin kervanlarını götüren Hz Peygamber, eş adayı olarak da Hz Hatice’nin dikkatini çeker. Hz. Hatice, araya uygun aracılar koyarak evlilik teklifinde bulunur. Hz Peygamber Hz Hatice’nin bu talebini kabul eder ve evlenirler. Bu sırada hz. peygamber 25, Hz Hatice ise 35-40 yaşlarındadır. 25 sene mutlu bir beraberliği gerçekleştirerek örnek olan Hz. Peygamberin dördü kız, ikisi erkek altı çocuğu olur. Çocuklarının isimleri Kasım, Abdullah, Zeynep, Fatma, Rukiye, Ümmügülsüm’dür.

Kadir Gecesi

Sezai Karakoç
Kur'an'ın övdüğü bir gecedir Kadir Gecesi.

Kur'an gelmeseydi, kâinat ve varlık, her türlü yaratılış, sırrı çözülmez bir tılsım, bir büyü gibi kalırdı. O, yaradılış bilgisinin ders kitabı olarak bir Kadir gecesinde indi. İşte Kadir gecesi, kâinata anlamını getiren gecedir.

Kadir gecesi, bir "ağırlık merkezi gecesi"dir. Allah, kutsal sözlerinin bütün ağırlığını bu geceye koydu. Bu gece Kur'an, kutsal ağırlığıyla ve bir bütün halinde dünya göğünün üzerine indi. Dünya ufkunu, vahyin yedi renkli kuşağı, eleğimsağması, bereket getiren bahar yağmuru bulutları gibi, bir merhamet gibi, bu gece örttü.

Her gündüzün ağırlığı gecede, bütün gecelerin ağırlığı Kadir gecesinde. İşte bunun için Kadir gecesi, hayatın ve hilkatin ağırlık merkezi gecesidir.

Orucun şifa saçan ellerinde Müslümanın kalbi onarıla onarıla, Ramazan hilâli büyüdükçe nefsin hilâli küçüle küçüle, öyle bir geceye gelinir ki, nefs; başına, dünya kirlerini yıkayıp alıp götüren sıcak suların döküldüğü bir ölüye yaklaşır. Onu yıkayan meleklerin dünyamıza indiği gecedir Kadir gecesi.

En ağır hastaların bile hafifledikleri, öteye geçen Mü'minlerin bir kuş hafifliğiyle geçtikleri, yoksul sofralarının gökten gelme bir bereketle birdenbire zenginleştiği bir gecedir Kadir Gecesi.

Gecelerin de bir imamı vardır. Gecelerin imamı, en büyük imam Kur'an-ı Kerim'i kalbinde taşıyan Kadir gecesidir.

Ey gözlerden gizli, fakat gönüllere aşikâr Kadir Gecesi! Zamanın kalbinde en doğru ve şaşmaz bir saat gibi çınlayıp giderken, yurdumun üstüne, vahyin geçmez izini ve yıpranmaz eserini, ölmez sesini bir kere daha işle!

Pas tutmaz güneşi bir daha getir, ey Kadir Gecesi!

Seni bulmak için bilen gönül, çöllere bile düşmek gerekseydi, düşerdi. Kutuplarda buzların altında, bin yıl kalıp almak gerekseydi, alırdı. Fakat sen, kendin geliyorsun. Seni bulmak için arınmış bir kalple aramak yetiyor. En saf bir merhamet gibi kendin geliyorsun.

Allah'tan bir bağış gibi, Peygamberden bir armağan gibi, sahabeden bir ses gibi, şehitlerden bir hatıra gibi, imamlardan bir ilim gibi geliyorsun.

...

Kadir gecesi bir değerlendiriş gecesi, bir karar gecesi ve bir hüküm gecesidir.

...

Kur'an'ın övdüğü bir gecedir Kadir Gecesi.

Çünkü; Kur'an'ın indiği gecedir Kadir Gecesi.

Yağlı boya manzara resimleri hakkında duyuru


Yağlı boya resmi isteyenler bana ulaşabilirsiniz.mailim muhammedgulgokkaya@hotmail.com

21 Haziran 2007 Perşembe

Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı

Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı ve Şiirleri



MEHMET AKİF ERSOY’UN HAYATI İstiklâl Marşı şairi. 1877 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tahir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buharı Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefatı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayatı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı. Ziraat nezaretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedavisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Akif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder. Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârülfünun’da edebiyat dersleri veriyordu. 1893 senesinde Tophane-i Âmire veznedarı M. Emin Beyin kızı ismet Hanımla evlendi. Akif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarıda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sahasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilânıyla başlar. Bu tarihten itibaren şiirlerini Sırat-ı Müstakim’de neşretmeye başladı. Akif, yazı ve şiirlerini hiçbir zaman geçim kaynağı olarak görmedi. Buna rağmen onu memlekete tanıtan, halka sevdiren asıl vasfı şairliğidir. Birinci Cihan Harbi sırasında Berlin ve Neci’de (Arabistan) gitti. Çanakkale harbi, onun Berlin seyahati sırasında meydana gelmiş, şair o günlerin ıstırap ve heyecanını orada yaşamıştır. Şair, bu iki seyahatiyle ilgili Berlin Hatıraları ve Necid Çöllerinden Medine’ye adlı eserlerini yazmıştır. Harbin son senesinde, çok sevdiği dostu İsmail Hakkı İzmirli ile Lübnan'a gitti. Cihan Harbi 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile nihayete erdikten sonra, galip devletler Türk vatanını parçalamak ve paylaşmak için dört taraftan saldırmağa başlamışlardı. Harpten son derece bitkin bir halde çıkan Türk milleti, vatanını müdafaa için silâha sarıldı. Akif, vatan müdafaasının ehemmiyetini anlatmak için hutbelerle halkı, istiklâlini muhafaza etmek için savaşmaya çağırdı. Anadolu'da millî mücâdele rûhunun yayılması üzerine, Anadolu'ya iltihâka karar verdi.

Sezai Karakoç (Zamana Adanmiş Sözler)

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Askın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atin son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kus tüyünden
Ve kus sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs’ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan essiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Simdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılısını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Günesin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı su anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adli bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili


Sezai Karakoç (Zamana Adanmış Sözler)

5 Haziran 2007 Salı

Esmaül Hüsna